Etkinlikler

İmparatorluğun son dönemlerine ışık tutan en önemli yapı konumundaki Dolmabahçe Sarayı, Sultan Abdülmecid’in emriyle dönemin gözde mimarı Garabet Balyan ve oğlu gözetiminde, 1856 yılında inşa edilmiş. Tasarımında geleneksel “Türk Evi” mimarisine sadık kalınan tarihi yapı Rokoko, Barok ve Neo-Klasik anlayışlardan izler taşıyor. 1984’e kadar imparatorluğun yönetim merkezi olarak kullanılan saray, 1924’te müze haline getirilmiş. Başta Mustafa Kemal Atatürk’ün hayata gözlerini yumduğu oda olmak üzere Mabeyn, Harem ve Muâyede Salonu sarayda en çok ilgi çeken bölümleri oluşturuyor. Sarayı belirli saatlerde düzenlenen rehberli turlara katılarak gezebilirsiniz. 2 saat saray gezisi için yeterli.

İstanbul gezilecek yerler anlamında yetişkinler kadar çocuklara da keyifli saatler yaşatacak içeriğe sahip bir kent. Mesela ünlülerin balmumu heykelleri ile birlikte fotolar çekmek isterseniz Taksim‘deki Madame Tussauds Müzesi’ne, gün boyu çocuklarınızla birlikte eğlenceli vakitler geçirmek isterseniz Alibeyköy‘de kurulu olan Vialand Tema Parkı‘na gidebilirsiniz. Sunay Akın’ın kurduğu İstanbul Oyuncak Müzesi’nde tarihi oyuncaklar aracığıyla farklı bir bakış açısından değerlendirebilir, su altı dünyasının zenginliklerine Sea Life‘da veya İstanbul Akvaryumu’nda şahit olabilirsiniz. Kentte 18 yaşından büyüklerin yanlarında 14 yaşından küçük bir çocuk olmadan giriş yapamayacakları tek mekân olan LEGOLAND Discovery Centre ise küçük bireylerin yeteneklerini eğlenerek geliştirmelerine yardımcı oluyor.

Tarih ve mimari meraklıları dışında sanata meraklı bireyler için de İstanbul gezilecek yerler listemizde pek çok müze ve sanat galerisi bulunuyor. Osmanlı’nın hükmettiği kıtalardan getirilenler ile Anadolu’da keşfedilen buluntuların bir arada sergilendiği İstanbul Arkeoloji Müzeleri, Eczacıbaşı Ailesi’nin önderliğinde Türkiye’nin alanında ilki olma özelliğiyle açılan İstanbul Modern Sanat Müzesi bu tarz mekânların en çok ilgi çekenleri. Sanata ve kültüre meraklıysanız ayrıca İstanbul Deniz Müzesi, Sakıp Sabancı Müzesi, Galata Mevlevihanesi, Türk ve İslam Eserleri Müzesi gibi yerleri de gezi listenize ekleyebilirsiniz. İstanbul’da yer alan müzeler sadece bunlar değil tabi ki. Çocuklarınızla birlikte eğlenceli vakit geçirebileceğiniz müzelere geçelim…

İstanbul gezilecek yerler listemizdeki bir diğer önemli yapı grubu ise şehrin yüzyıllara meydan okuyan heybetli camileri. Osmanlı’nın mimari açıdan ne kadar gelişmiş olduğunun bir başka göstergesi ise İstanbul’un görkemli camileri. Sultanahmet Camii başta olmak üzere huzur kaynağı Eyüp Sultan’da, kudretli Süleymaniye‘de imparatorluğun kültürel birikimini yakından görebilirsiniz. İstanbul gezilecek yerler listelerinize dâhil edebileceğiniz diğer önemli dini yapılar ise Mihrimah Sultan Camii, Rüstem Paşa Camii, Fatih Camii, Ortaköy Camii, Yeni Camii ve Beyazıt Camii.

İstanbul gezilecek yerler listemizin en önemli bölümünü doğal olarak şehirdeki tarihi yapılar oluşturuyor, bu nedenle İstanbul gezilecek yerler rehberimizin ilk bölümünde şehirdeki en önemli yapılar hakkında bilgi vermek istiyorum.  Tarihi Yarımada‘nın en görkemli yapısı sayılan Ayasofya, Osmanlı’nın kudretli zamanlarında alınan önemli kararlara şahitlik eden Topkapı Sarayı, imparatorluğun son dönemlerine ait Dolmabahçe ve Beylerbeyi Sarayları mimarilerinin yanı sıra barındırdıkları zenginliklerle kentin ne kadar zengin bir geçmişe sahip olduğunun kanıtı niteliğindeler. Kapalıçarşı ve Mısır Çarşısı alışveriş yapacakların yüzlerce yıldır kentte uğradıkları ilk adreslerken, Soğukçeşme Sokağı birbirinden güzel evleri ile sivil mimariye meraklı gezginlerin vazgeçilmezi konumunda. Bunlar dışında İstanbul gezilecek yerler listemizdeki diğer önemli tarihi yapılara Yerebatan Sarnıcı, Yıldız Sarayı, Galata Kulesi, Kız Kulesi, Rumeli Hisarı‘nı ekleyebiliriz.

Televizyon’da izlediğimiz bir çok dizi filmin doğal seti olan Kuzguncuk, cumbalı eski Osmanlı evleri ve tarihi sokakları ile dikkat çekiyor. Unutulmaz dizilerden Perihan Abla, daha sonra yayınlanan Ekmek Teknesi bu şirin semtte çekilmiş. Kuzguncuk, Buket Uzuner’in yazdığı “Kumral Ada Mavi Tuna” ve Bodrum’a taşınmadan önce uzun yıllar burada yaşayan ünlü şair Can Yücel’in bir çok şiirine ilham kaynağı olmuş. Kuzguncuk bir çok farklı kültürü içinde barındıran küçük bir balıkçı köyüymüş. Eski ismi Kosinitza olan Kuzguncuk’ta Rumlar, Ermeniler, mMslümanlar ve Museviler birarada yaşarlarmış. Hatta, camii ve kiliseyi yanyana görebiliyorsunuz. 1. Kuzguncuk Fethi Ahmet Paşa Yalısı Fethi Ahmet Paşa, II. Mahmut’un kızı Atiye Sultan’ın kocasıdır. II. Mahmut zamanında Paris ve Viyana Büyükelçisi olarak görev yapmıştır. Kuzguncuk’taki Fethi Ahmet Paşa Yalısı’nı ilk olarak kimin yaptırdığı bilinmiyor. Yalı 19. yy’da Fethi Ahmet Paşa tarafından alınmıştır. Fethi Ahmet Paşa, Karacahmette

Edirne her dönemde önemli bir kent olmuş. Edirne’nin tarihi Roma İmparatorluğu’na kadar gidiyor. Daha sonra Bizans ve Osmanlı İmparatorluğu da bu topraklarda yaşamış. Edirne tarihine çok sahip çıkmış bir şehir. Osmanlı İmparatorluğu’ndan günümüze kadar gelen eserlerin hepsi çok güzel korunmuş. Tarihin gördüğü en büyük mimar, Mimar Sinan’ın ustalık eserim dediği Selimiye Camii buradadır. Tabi bunun yanında Eski Cami ve Üç Şerefeli Cami de tüm heybeti ve güzelliğiyle Edirne’de sizleri bekliyor. Bu değerli ibadethanelerin yanı sıra Edirne’yi farklı ve özel kılan bir diğer yer Sultan II. Beyazıd Külliyesi Sağlık Müzesi’dir. Sultan II. Bayezid Külliyesi’nde bulunan Sağlık Müzesi bir çok farklı hastalığın incelendiği ve ilginç tedavi yöntemlerinin uygulandığı bir hastaneymiş. Sağlık Müzesi, özellikle çocukların çok ilgisini çekiyor. Lozan Antlaşması için yapılmış Lozan Anıtı’nı da mutlaka Edirne gezilecek yerler listenize ekleyin. Edirne deyince ilk aklınıza gelen şeylerden biri de

Kapadokya’nın eşi benzeri bulunmayan doğal yapısı, yerli ve yabancı binlerce turisti kendine çekiyor. Kapadokya milyonlarca yıl önce üç büyük yanardağın patlaması sonucunda oluşmuş. Bu bölgede milyonlarca yıl boyunca volkanik patlamalar yaşanmış. İlk patlamalarda tüf adı verilen yumuşak kayalar etrafı kaplamış.  Daha sonraki patlamalarda bazalttan oluşan daha sert kayalar, tüf tabakasının üstünü kaplamış ve bu tabakayı korumuş. Milyonlarca yıl boyunca yağan yağmur ve rüzgar gibi doğa olayları bazalt tabakasını erozyona uğratmış. Bu şekilde aşınan bazalt tabakasının altından, yumuşak ve kazılmaya uygun tüf tabakası çıkmış. Peri bacaları bu şekilde oluşmuş. Burada yaşayan yerli Pagan Halkı ise saklanmak ve kendisini korumak için yumuşak olan tüf tabakasını oyarak kendilerine yerin altında yaşam alanları oluşturmuş. Kapadokya gezimizin keyifli ve rahat geçmesini sağlayan, Kapadokya’da Gezilecek Yerler organizasyonumuzu yapan Gezimanya Ekibine ve Cappadocia Cave Suites Otel’e çok teşekk

1. Üsküdar İskele Meydanı Bugün binlerce kişinin uğrak yeri olan Üsküdar İskele Meydanı’ndan, Beşiktaş, Kabataş, Eminönü, Haliç ve Boğaziçi’ne düzenli vapur seferleri yapılmaktadır. Üsküdar İskele Meydanı’nda, Marmaray için yapılan çalışmalar, bu bölgede daha önceleri  denizin karaya doğru girdiği küçük bir koy olduğunu ve daha sonra buranın doldurularak yerleşime açıldığını ortaya çıkarmıştır. 15. yy’da, İskele Meydanı’nın bulunduğu yerde, 50 kadar dükkandan oluşan bir çarşı varmış. Bu çarşının büyük olasılıkla, vakıf olarak çalıştığı ve camiler için maddi kaynak sağladığı düşünülüyor. Aynı kazılarda,  Bizans Dönemine ait sikkeler, mühürler ve çeşitli kalıntılar da bulunmuş. 2. Üsküdar III. Ahmet Çeşmesi Üsküdar İskele Meydanı’nın en dikkat çekici tarihi eseridir. Topkapı Sarayı’nın önündeki çeşmeyi de aynı Padişah III. Ahmet yaptırmıştır. İstanbul’u süsleyen bu güzel ve şık çeşmeler döneminin en güzel sanat eserlerinden biridir. 3. Üsküdar Salacak Sahili – Üsküdar Salacak

Yedi gün dağlarda kalınca uzun yürüyüşlerin akşamında daha güneş batmamışken bu derelerde yıkandım. Üç gün yağmurlu geçti. Yollarda bata çıka yürüdüm. Boydan boya çamur içinde kalan pantolonumu iki defa yine derelerde yıkadım. Karagol şehrinde gün kararırken üç metre büyüklüğünde Lenin heykelini görünce şaşırdım. Şimdi kırklarında olan orta yaşlı kuşak her sabah okullarına “Marksistim-Leninistim, proleterim, ülküm çalışmak; Stalin yoldaşa layık olmaktır. Ey bu günümüzü sağlayan yüce Lenin…” nev’i and içerek başlıyorlarmış. Inkılab (devrim) tarihi filan fıstık… Bir gün Bask ülkesinden; bir gün Sri Lankalı arkadaşlarla yürüdüm. Bana sorarsanız en güzeli yalnız yürümek. Yalnız yürürken tüm ezberlerden sıyrılıyorsunuz. Bir doğru üzerinde değil bir çember üzerinde yürüyorsunuz. Çemberin sağını solunu istediğiniz yere çekmek kendi elinizde. Grupla yürürken yabani kuşlara rastlamıyorsunuz. Yalnız yürürken ise gökte süzülen kartal, doğan ve şahinlerle sessizce selamlaşıyorsunuz. Kırgızis

Pekin Yasak Şehir’e Tiananmen Meydanında bulunan girişinden giriyoruz. Girişte bulunan birisi dişi diğeri erkek olarak yapılmış 2 aslan heykeli dikkatimizi çekiyor. Birisinin ayağının altında top (Dünya’yı temsil ediyormuş), diğerinin ayağının altında ise bebek var.  Çevresi su dolu kanallarla ve yüksek duvarlarla çevrili, 500 yıl boyunca imparatorlara ev sahipliği yapan Yasak Şehir’e daha önce imparatorun izni dışında kimse giremiyormuş. Adını da buradan alıyor. Yasak şehirde binalar, meydanlar ve bahçeler birbiri ardına sıralanıyor. Binaların yakınlarında çok büyük kazanlar görüyoruz. Bunlarda toplanan yağmur suları şehrin su ihtiyacını karşılarmış. Rehberimizin anlattığı kazanlarla ilgili bir efsaneyi de anlatmak istiyorum. İmparatorun falcısı bir gün ona bir hafta boyunca yağmur yağacağını ve ardından bir kuraklık başlayacağını, bu yağmur suyundan içenlerin delireceğini söylemiş. Yasak şehirde yaşayanlar delirmemek için bir süre yağmur suyu içmemiş. Kuraklık uzun sürünce onlar